HABERLER

28 Ocak 2025 09:54 | Son Güncelleme: 05 Şubat 2025 12:31

Dijital Çağın Görünmeyen Yüzü: Yapay Zekanın Çevresel Bedeli

Gazi Üniversitesi Bilgi İşlem Daire Başkanı Dr. Öğr. Üyesi Zafer Ayaz, dijital teknolojilerin hızla gelişen yüzünü ve yapay zekanın çevresel etkilerini anlattı. Çarpıcı verilerle dikkat çeken açıklamalar, sürdürülebilir bir teknoloji için çözüm önerileri sunuyor.

Yapay zeka, sunduğu yeniliklerle hayatımızı kolaylaştırırken, çevresel etkileriyle tartışmalara yol açıyor. Özellikle ChatGPT gibi büyük dil modellerinin arkasında, devasa enerji tüketimi ve su kaynaklarının kullanımı gibi önemli sorunlar yatıyor. Gazi Üniversitesi Uygulamalı Bilimler Fakültesi Dr. Öğr. Üyesi Zafer Ayaz, bu teknolojilerin çevresel bedelini ve çözüm yollarını Gazete Ankara Dijital Haber Portalı’na özel açıklamalarıyla gündeme taşıdı.

DİJİTAL ÇAĞIN GÖRÜNMEYEN BEDELİ: YAPAY ZEKANIN ÇEVRESEL ETKİLERİ

Yapay zekâ, özellikle ChatGPT gibi büyük dil modelleriyle hayatımızı kolaylaştırıyor. Ancak bu teknolojinin ardında, çevresel açıdan ciddi bir bedel yatıyor. Devasa veri merkezleri, yapay zekanın çalışması için gereken enerjiyi sağlarken, karbon ayak izi ve su tüketimi gibi sorunlara yol açıyor. Gazi Üniversitesi Bilgi İşlem Daire Başkanı Dr. Öğr. Üyesi Zafer AYAZ, bu konuda çarpıcı veriler sunarak, sürdürülebilir çözümler için kamuoyunu bilinçlenmeye davet ediyor.

YAPAY ZEKANIN KISA TARİHÇESİ VE HIZLI YÜKSELİŞİ

Yapay zeka, tarih boyunca askeri amaçlarla geliştirilen başta nükleer enerji, internet, atom enerjisi olmak üzere birçok teknoloji gibi, önce savunma alanında ortaya çıktı. İkinci Dünya Savaşı sırasında Alan Turing tarafından Alman şifrelerini çözmek için geliştirilen algoritmalar, modern yapay zekanın temelini oluşturdu. Bugün ise yapay zekâ, sivil hayatın her alanında kullanılıyor. Öyle çabuk kabul gördü ki, radyonun 38 yılda, televizyonun 13 yılda, internetin 5 yılda ulaştığı kabul görme hızına, ChatGPT gibi modeller yalnızca 3 ayda ulaştı. Ancak bu hızlı benimsenme, beraberinde çevresel sorunları da getirdi.

YAPAY ZEKANIN KARBON AYAK İZİ: DEVASA ENERJİ TÜKETİMİ

Yapay zeka modellerinin eğitimi, inanılmaz büyüklükte enerji gerektiriyor. Örneğin, OpenAI'nin GPT-3 modeli, bir insanın 50 yıllık enerji tüketimine eşdeğer bir enerjiyi yalnızca bir eğitim döngüsünde harcıyor. GPT-4 gibi daha gelişmiş modeller ise bu tüketimi katbekat artırıyor. Dr. AYAZ, "Bu enerjinin büyük kısmı fosil yakıtlardan sağlanıyor ve ciddi karbon emisyonlarına neden oluyor" diyor. Öyle ki, bazı veri merkezlerinin enerji tüketimi, Japonya gibi bir ülkenin yıllık enerji tüketimine eşdeğer.

SU TÜKETİMİ: VERİ MERKEZLERİNİN GİZLİ MALİYETİ

Veri merkezlerinin çevresel etkileri yalnızca enerji tüketimiyle sınırlı değil. Sunucuların soğutulması için kullanılan su miktarı da büyük bir sorun teşkil ediyor. Dr. AYAZ, "Google'ın bir veri merkezi, yılda yaklaşık 1,5 milyar litre su tüketiyor. Bu suyun büyük kısmı buharlaşarak kayboluyor, bu da su kaynaklarının sürdürülebilirliğini tehdit ediyor" diye ekliyor. İçilebilir su kaynaklarının azaldığı bir dünyada, bu tüketim modeli uzun vadede kabul edilemez bir hal alıyor. ChatGPT karmaşıklığına göre 20-50 prompt problemi çözümü için yaklaşık 500ml su tüketmektedir.

Çözüm Önerileri: Sürdürülebilir Bir Gelecek İçin Adımlar

Dr. AYAZ, yapay zekanın çevresel etkilerini azaltmak için şu stratejileri öneriyor:

1. Yenilenebilir Enerjiye Geçiş:

Veri merkezlerinde güneş ve rüzgar enerjisi gibi yenilenebilir kaynakların kullanımı, karbon ayak izini önemli ölçüde azaltabilir. Microsoft gibi şirketler, tüm veri merkezlerini yenilenebilir enerjiyle çalıştırma hedefiyle bu alanda öncülük ediyor.

2. Enerji Verimliliği ve Optimizasyon:

Google'ın yapay zekâ destekli soğutma sistemleri, enerji verimliliğini yüzde 40 artırarak bu alanda örnek teşkil ediyor. Ayrıca, distile saf soğutma sıvıları içinde çalışan bilgisayarlar gibi yeni teknolojiler de umut vaat ediyor.

3. Suyun Yeniden Kullanımı:

İçilebilir sular yerine, tuzlu su veya arıtılmış suların kullanılması, su kaynaklarının korunmasına yardımcı olabilir. Bu yöntem, özellikle su kıtlığı yaşanan bölgelerde hayati öneme sahip.

4. Verimli Algoritmalar ve Modeller:

Daha az enerji tüketen yapay zekâ modelleri geliştirmek, çevresel etkileri azaltmanın bir diğer yolu. "Federated learning" gibi yöntemler, bu konuda önemli bir potansiyele sahip.

5. Komut (Prompt) Mühendisliği:

Doğru tasarlanmış bilgi istemleri, yapay zekâ modellerinin daha hızlı ve verimli çalışmasını sağlayarak enerji tüketimini düşürebilir. Bu alanda uzmanlaşmış kişiler, gelecekte büyük bir öneme sahip olacak.

6. Politika ve Araştırma Desteği:

Hükümetler ve özel sektör, yapay zekanın çevresel etkilerini azaltmak için ortak politikalar geliştirmeli ve araştırmaları desteklemeli. Ayrıca, bu teknolojinin etik kullanımı için küresel ölçekte denetim mekanizmaları oluşturulmalı. Örneğin yapay zekanın kontrol ettiği bir otonom sürüşlü aracın ölümlü bir insan kazasına karışması durumunda kimin (araç sahibinin mi, aracı kumanda eden yazılımı geliştirenlerin mi) suçlu kabul edileceği gibi yeni yeni sorunlarımız olacak görünüyor.

SÜRDÜRÜLEBİLİR BİR GELECEK MÜMKÜN

Dr. Zafer AYAZ, yapay zekanın sağladığı faydaların yanı sıra, çevresel etkilerinin göz ardı edilmemesi gerektiğini vurguluyor. "Doğayla uyum içinde teknolojiler geliştirmek hem bugünün hem de yarının dünyası için hayati öneme sahip. Teknolojik gelişmelerin insanlığa fayda sağlarken, çevresel etkilerini minimize etmek mümkün. Bunun için bilinçlenmek ve harekete geçmek, hepimizin sorumluluğudur" diyor.